|
Her iki tabloda da amaç anksiyeteyi azaltmaktır. OKB “bir tür fobi” olarak da tanımlanmıştır. Bu tanımda korkulan bir uyarandan fobik kaçınma ile OKB’li hastanın obsesyon ve kompulsiyonlarını ortaya çıkaran uyaranlardan kaçınması arasındaki benzerlik vurgulanmaktadır (Marks, 1987). Ancak iki tablonun ortak yanlarının yanısıra farklılıkları da bulunmaktadır. Fobide korkulan durumdan kaçınılması olasıyken, OKB’de bu gerçekleştirilemeyebilir. Korkulan düşünceler genellikle önlenemez ve kontrol edilemez nitelikte olduğu için, OKB’li hasta fobik kişinin somut dış nesneden kaçınabilmesi gibi korktuğu şeyden kaçınamaz ve anksiyeteyi uzaklaştırmada kompulsiyon devreye girer. Tehlike fobide dış dünyadan hastaya yönelirken OKB’de hastadan dış dünyaya yönelmektedir. Fobik hasta pasifken, obsesif hasta aktiftir. Yine de, aradaki kesin ayrımlara karşın, iki kategoriden birine kolayca yerleştirilemeyen bir dizi semptom bulunmaktadır. Bunlar bir ucunu fobi diğer ucunu saf obsesif kompulsif semptomların oluşturduğu bir yelpaze üzerinde yer alır. Yelpazenin ortalarında ayrım güç olabilir. Örneğin bıçak ve başka tehlikeli nesnelere ilişkin fobiler incelendiğinde, semptom oluşumunda altta yatan nedenin, hastanın bir başkasına aktif zarar verme fantezisi olduğu görülür ve bu obsesif kompulsif bir içeriktir. Öte yandan, kişi bu nesnelerden uzak kalarak anksiyeteden kaçınabilir ve bu da fobik bir durumdur. Kir ya da hastalık fobisi de kişinin dış dünyadan zarar görmesi ile ilgilidir, yani fobik bir durumdur. Ancak hasta tehlikeyi her yerde hissettiği için bu korku obsesyonun intruzifliğine uyar, hasta düşüncelerini uzaklaştıramaz.
OKB’lilerde yaşamboyu basit fobi görülme oranı %27, sosyal fobi görülme oranı %18 (Rasmussen ve Tsuang, 1986b), fobi ve OKB komorbidite oranı da %46.5 olarak bildirilmiştir (Karno ve ark., 1988).
N.Türksoy K
|