Hızlı Erişim
Anasayfa | Yayınlarımız | Yazılarımız & Sunularımız | Tedaviler | Psikolojik Testler | Genel Sorular ve Yanıtları | İletişim
Site içi arama:   
La Vis, Henri Matisse

Travma Cinsel Yaşam OKB

 

OKB >> Tarihçe


Tarihçe Tanım Epidemiyoloji Komorbidite OKB ve OKKB Kuramlar OKB'nin nörobiyolojisi Atipik OKB OKB'de İmpuls Kontrolu OKSB Kaynakça
 

 

Başlıca obsesyon ve kompulsiyonların oluşturduğu,üç yüzyılı aşkın zamandır bilinen hastalık tablosu, çeşitli araştırmacılar tarafından çok değişik adlarla betimlenmiştir. Bunlardan özel önem taşıyanları 1838’de Esquirol’ün sözünü ettiği monomaniler ve içgörülü delilik (Steketee, 1993), 1864’te Falret’nin tanımladığı folie de doute (tereddüt manisi/deliliği; Solyom ve ark., 1985), obsesif kompulsif nevroz (Fenichel, 1945) ve son olarak da OKB’dir. Obsesif kompulsif görüngüler klasik anlamda Freud’un (1957) terimi kullanış şekliyle nevrotik olarak adlandırılsa da, erken dönemlerdeki tanımlar bu semptomların psikotik durumlarla yakın bağlantıları olduğu şeklindedir. En eski Ingilizce olgu sunumunda, l660’ta, Jeremy Taylor başlangıçta günah işlediğine ilişkin egodistonik intruzif düşünceleri olan, ancak daha sonra bu intruzif düşüncelerinin günahlarına karşılık ceza olduğuna inanmaya başlayan bir hastayı anlatmıştır (Hunter, 1963). Bu olgu, “günah işlemiş olmaya ilişkin nevrotik intruzif düşüncelerin yerine perseküsyon sanrısının geçtiği” biçiminde yorumlanmaktadır (Insel ve Akiskal, 1986). Obsesif kompulsif nevrozun en ayrıntılı tanımını yapanlardan Westphal (1871) bu hastalığın psikozla benzerliklerini vurgulamıştır (Hwang ve Hollander, 1993). Irrasyonel içeriğiyle obsesyonun hastalığa temel olan düşünce bozukluğunu gösterdiğini söylemiş ve tabloyu “abortive insanity” yani “kısmi ya da yarı delilik” olarak tanımlamıştır. Bleuler de Westphal gibi OKB’nin şizofreninin bir varyantı ya da prodromu olduğunu düşünmüştür. Bleuler’e göre, yüzeyel bir bakışla iki hastalığın çeşitli ortak yanları vardır. Her ikisi de gençlik döneminde ortaya çıkmakta, kronik ve kesintisiz seyretmekte ve intruzif düşünce ve garip davranışları içermektedirler (Berner, 1976).

Nevroz-psikoz ayrımı oluştuktan ve nevroz yani “sinirlere ait bozukluk”, literal anlamından çıkarak, gerçekle bağın kopmadığı, kişilikte önemli bir çözülme olmayan hastalıklar kümesi için kullanılır olduktan sonra (Insel ve Akiskal, 1986) obsesif kompulsif sendrom nevroz prototiplerinden biri durumuna gelmiştir. Böylece kişinin kendisinden kaynaklandığını bildiği, intruzif, saçma ve gerçekdışı obsesyonun, hasta tarafindan dış dünyaya atfedilen ve saçmalığı kabul edilmeyen sanrıdan aynlabileceği kabul edilmekteydi.

Freud da direncin özünde bulunan patolojiye dikkat çekmiş ve savunma yanıtının “yalnızca obsesyonel düşüncelere karşı ortaya çıkan tam anlamıyla mantıklı düşünceler değil, sanki karmaşık yapılar” olduğunu, “mücadele ettikleri obsesyonun kimi temel önkabullerini paylaştıklarını, dolayısıyla bir yandan mantığın silahlarını kullanmalarına karşın, üzerinde bulundukları zeminin patolojik düşünce olduğunu” söylemişti. Bu savunma yanıtlarının kendilerinin ağır bir tablo oluşturduğunu vurgulayan Freud (1957), bunlara “deliria” demek gerektiğini belirtiyordu.

 

 © 2022 Simurg Psikiyatri Psikoterapi
Kullanım Sözleşmesi | KVKK Aydınlatma Metni