Hızlı Erişim
Anasayfa | Yayınlarımız | Yazılarımız & Sunularımız | Tedaviler | Psikolojik Testler | Genel Sorular ve Yanıtları | İletişim
Site içi arama:   
Yellow and Blue Interior, Henri Matisse

Travma Cinsel Yaşam OKB

 

OKB >> Komorbidite ve Başka Psikiyatrik Tablolarla İlişkiler


Tarihçe Tanım Epidemiyoloji Komorbidite OKB ve OKKB Kuramlar OKB'nin nörobiyolojisi Atipik OKB OKB'de İmpuls Kontrolu OKSB Kaynakça
 

 

Obsesif kompulsif bozukluk ve fobi

Her iki tabloda da amaç anksiyeteyi azaltmaktır. OKB “bir tür fobi” olarak da tanımlanmıştır. Bu tanımda korkulan bir uyarandan fobik kaçınma ile OKB’li hastanın obsesyon ve kompulsiyonlarını ortaya çıkaran uyaranlardan kaçınması arasındaki benzerlik vurgulanmaktadır (Marks, 1987). Ancak iki tablonun ortak yanlarının yanısıra farklılıkları da bulunmaktadır. Fobide korkulan durumdan kaçınılması olasıyken, OKB’de bu gerçekleştirilemeyebilir. Korkulan düşünceler genellikle önlenemez ve kontrol edilemez nitelikte olduğu için, OKB’li hasta fobik kişinin somut dış nesneden kaçınabilmesi gibi korktuğu şeyden kaçınamaz ve anksiyeteyi uzaklaştırmada kompulsiyon devreye girer. Tehlike fobide dış dünyadan hastaya yönelirken OKB’de hastadan dış dünyaya yönelmektedir. Fobik hasta pasifken, obsesif hasta aktiftir. Yine de, aradaki kesin ayrımlara karşın, iki kategoriden birine kolayca yerleştirilemeyen bir dizi semptom bulunmaktadır. Bunlar bir ucunu fobi diğer ucunu saf obsesif kompulsif semptomların oluşturduğu bir yelpaze üzerinde yer alır. Yelpazenin ortalarında ayrım güç olabilir. Örneğin bıçak ve başka tehlikeli nesnelere ilişkin fobiler incelendiğinde, semptom oluşumunda altta yatan nedenin, hastanın bir başkasına aktif zarar verme fantezisi olduğu görülür ve bu obsesif kompulsif bir içeriktir. Öte yandan, kişi bu nesnelerden uzak kalarak anksiyeteden kaçınabilir ve bu da fobik bir durumdur. Kir ya da hastalık fobisi de kişinin dış dünyadan zarar görmesi ile ilgilidir, yani fobik bir durumdur. Ancak hasta tehlikeyi her yerde hissettiği için bu korku obsesyonun intruzifliğine uyar, hasta düşüncelerini uzaklaştıramaz.

OKB’lilerde yaşamboyu basit fobi görülme oranı %27, sosyal fobi görülme oranı %18 (Rasmussen ve Tsuang, 1986b), fobi ve OKB komorbidite oranı da %46.5 olarak bildirilmiştir (Karno ve ark., 1988).

Obsesif kompulsif bozukluk ve depresyon

Obsesif kompulsif bozukluk sıklıkla depresyonla bir arada bulunmaktadır. Seçici serotonin geri alım inhibitörlerinin (SSRI) depresyonun yanısıra obsesif kompulsif bozuklukta da etkili olması, iki bozukluk arasında biyolojik bir bağın var olup olmadığı, çeşitli çalışmalarla araştırılmıştır. Yüz elli OKB hastası ile yapılan bir araştırmada hastaların 93’ünde tabloya depresyonun eşlik ettiği saptanmıştır. Bunların 57’si (%61 ) OKB’nin önce,16’sı (%17) depresyonun önce, 20’si (%22) her ikisinin eş zamanlı başladığını bildirmişlerdir (Welner ve ark., 1976). OKB’de depresyon insidansına ilişkin tahminler %17 (Vaughn, 1976) ile %79 (Tynes ve ark., 1990) arasında değişmektedir. ECA araştırmasında majör depresif epizodu olan hastaların OKB’ye 11 kat daha fazla yakalandıkları ve OKB’lilerin %31.7 sinin aynı zamanda majör depresif epizod tanı kriterlerini doldurduğu bildirilmiştir (Karno ve ark., 1988). Deksametazon supresyon testinin (DST) depresyonu olan ve olmayan OKB’lilerde pozitif sonuç verdiği bildirilmiştir (Insel ve ark., 1982). Ancak bu sonuçları sorgulayan çalışmalar da yapılmış ve bu çalışmalarda, belirgin affektif semptomatoloji gösteren OKB’lilerde pozitif DST sonuçları görülebileceği, OKB ve majör depresyonun birbirinden farklı bozukluklar olduğu bildirilmiştir (Jenike ve ark., 1987; Vallejo ve ark, 1988).

N.Türksoy K.

 

 © 2022 Simurg Psikiyatri Psikoterapi
Kullanım Sözleşmesi | KVKK Aydınlatma Metni